Nadarasan, siyasi meselelere pek ilgi duymayan sıradan bir adamdır. Ancak, babasına duyduğu saygı ve onuru koruma isteği nedeniyle panchayat liderliği için aday olmaya karar verir. İlk başta her şey oldukça basit ve sorunsuz görünse de, bir süre sonra seçimlerin karanlık dünyasına adım attığını fark eder. Karşılaştığı zorluklar sadece sözlü sataşmalarla sınırlı kalmaz; aynı zamanda şiddet, rekabet ve ihanetlerle de yüzleşmek zorunda kalır.

Nadarasan için bu yolculuk, sadece bir lider olma mücadelesi değil, aynı zamanda içsel bir savaş anlamına gelir. Seçim sürecinde, geçmişte güvendiği insanların ona sırt çevirdiğini ve bazılarının kendi menfaatleri uğruna onu satabileceğini öğrenir. Her anı bir film gibi karmaşık ve sürükleyici olan bu serüvende, Nadarasan hem dış dünyadaki düşmanlarıyla hem de kendi içindeki korkularıyla savaşmak zorunda kalır.

Bu olaylar, izleyicilere sadece siyasetin ne kadar acımasız olabileceğini değil, aynı zamanda bir insanın ne kadar dayanıklı ve kararlı olabileceğini de gösterir. Kısacası, bu hikaye size seçimlerin ve kişisel onurun ne kadar iç içe geçebileceğini dramatik bir şekilde sunuyor.