Bu film, zengin bir babayı öldürmekle suçlanan genç bir müvekkilin masumiyetini kanıtlamak için çabalayan savunma avukatının hikayesini işler. Merkezinde adalet, insan doğası ve etik değerler gibi karmaşık konular bulunan bu sinema parçası, seyirciye duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Karakterlerin derinliği ve çok katmanlı yapısı, filmi daha da çekici kılıyor. Avukat karakteri, vicdanı ve profesyonelliği arasında kalan bir karakter olarak sergilenirken; genç müvekkil, bazen mağduriyeti bazen de manipülatif bir duruşu yansıtarak seyirciyi sürekli şüphe içinde bırakıyor. Filmdeki gergin atmosfer ise hikayenin sürükleyiciliğini arttırıyor. Film boyunca sürekli bir gerilim ve belirsizliğin hakim olduğu bu eser, izleyiciyi sıradan bir hikayenin ötesine taşıyor. Mahkeme sahnelerinin gerçekçiliği ve yüksek tansiyonu, izleyicinin adeta o duruşma salonunda olduğu hissini veriyor. Filmin sonu ise beklenmedik bir sonuçla bizi karşılar. Bir yandan adaletin yerini bulduğunu düşünürken, diğer yandan genç müvekkilin gerçek yüzüyle karşılaşırız. Bu da seyirciye derin düşüncelere dalmak için bolca malzeme sunar. Bir adalet arayışının, insan psikolojisinin karmaşıklığını ve toplumun adalet algısının ele alındığı bu film, sinema dünyasında iz bırakan bir eser olarak öne çıkıyor. Sorgulamaya, düşünmeye ve hissetmeye davet eden bu film, izleyicisini hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece bir cinayet davasını değil, daha geniş anlamda adalet, insanlık ve etik değerler üzerine düşündüren bir senaryoyla karşımıza çıkan bu eser, deneyimli bir sinema yorumcusu olarak benim beğenimi kazandı.