Joana Prats, agnosia adlı bir hastalığın pençesinde kıvranan genç bir kadındır. Bu hastalık, Joana'nın algısını ciddi anlamda bozar, onu gerçeklikle bağını koparan bir boğulma hissi içerisine sürükler. Algılarının düzeni bozulan Joana, sesleri, renkleri ve dokuları bile doğru bir şekilde algılamakta zorluk çeker. Bu karmaşık durumun yanında bir de babasının ölümü ve arkasında bıraktığı karanlık sırlar, genç kadının hayatını adeta bir cehenneme çevirir.

Başından geçenler, Joana'nın hayatını oldukça karmaşık hale getirir. Sürekli kendisini telaş ve endişe içinde bulur. Duygusal ve zihinsel olarak çok büyük bir yük altında olan Joana, babasının ölümünden sonra açığa çıkan gizemlerle ve kendi hastalığı nedeniyle sürekli değişen algısıyla mücadele eder. Normal hayatına devam etmeyi arzularken, sürekli değişen dünyası ve çevresi onu yıldırır.

Bu film, Joana'nın hikayesini oldukça dokunaklı bir şekilde anlatmaktadır. Algı bozukluğu ve bir baba mirası olarak kalan karanlık sırların birleşimi, izleyicisini etkileyici bir hikayenin içerisine çekiyor. Film, sadece bir hastalığı değil, aynı zamanda travmatik bir geçmişin yarattığı etkileri de gözler önüne seriyor. Unutulmaz bir sinema deneyimi sunan bu filmi kaçırmamanızı öneriyorum.