Psikiyatrik rahatsızlığı olan Daisy'nin hayatı, varlıklı bir ailenin oğlu Jay ile tanıştığında büyük bir dönüşüm yaşar. Daisy genellikle dünyadan ve insanlardan kendini soyutlama eğilimindedir. Ancak Jay'in ısrarlarına karşı koyamaz ve kendini hayatın akışına bırakır. Daisy'nin abisi, Daisy'i kendi düğününe katılmaya ikna eder ki bu, onun için hayatının en büyük adımı olacaktır. Bu düğün, Daisy'nin bir kez daha hayatla bağ kurmasının önünü açar.

Daisy ve Jay'in ortak yolculukları, onların hayatını tamamen değiştirecek bir sürece işaret eder. Mekanın kalabalığı ve özgür atmosferi içinde Daisy kendini bir kez daha toplumun bir parçası olarak hissetmeye başlar. Bununla birlikte, Daisy'nin psikiyatrik rahatsızlığı onun bu deneyimini etkileyip etkilemeyeceği konusu, izleyiciyi sürekli bir merak içinde tutar. Ancak Daisy'nin bu sürece nasıl adapte olduğunu izlemek, izleyiciye hem duygusal bir yük taşıyor hem de Daisy'nin karakter gelişimini gözler önüne seriyor.

Sonuç olarak, Daisy ve Jay'in hikayesi, izleyiciye hayatın karmaşıklığını ve insanların bu karmaşıklık içinde nasıl hayatta kalmaya çalıştığını anlatıyor. Film, duygusal bir yolculuk sunarken, izleyiciye hayatın zorluklarını ve bunların nasıl üstesinden gelindiğini gösteriyor. Bu anlamda, Daisy ve Jay'in hikayesi, izleyiciye umut veriyor ve onları hayata karşı daha pozitif bir bakış açısıyla bırakıyor.