Yönetmen ve ekibi, Bolivya'nın Cochabamba kentinde, Kristof Kolomb hakkında tartışmalı bir film çekerken, yerel halk su teminini özelleştirmek için yapılan planlara karşı ayaklanıyor. Film aslında var olan karışıklık ve zorlukların bir çıkarımı olarak Kolomb'un kolonizasyonundan kıvılcım alıyor. Ancak hikaye, Cochabamba'nın sokaklarında meydana gelen, halkın yaşam kaynağına, suyuna sahip çıkma çabasıyla paralel bir tablo çiziyor. Yönetmenin Kolomb'un hikayesini anlatırken Bolivya'nın güncel gerçeklerini odağına alması oldukça çarpıcı. Su krizi ve Kolomb hikayesi başarıyla iç içe geçmiş durumda ve hikayenin her iki yüzü de etkileyici bir şekilde işlenmiş. Film, yerel halkın su teminini özelleştirmek isteyen güçlere karşı direnişinin çerçevesini çiziyor, fakat aynı zamanda tarih boyunca sömürünün ve adaletsizliğin çeşitli yüzlerini de gözler önüne seriyor. Film, sosyal meseleleri cesaretle ele alan bir senaryoya sahip olmasının yanı sıra, sinematografik anlamda da başarılı. Her sahne, Bolivya'nın güzel ve çalkantılı doğasını ayrıntılı bir şekilde yansıtıyor. Ayrıca, filmde yerel halkın tepkisini ve duygularını yansıtan güçlü performanslar da görüyoruz. Bu, filmi önemli kılan ve başarılı kılan özelliklerden biri. Sadece su kaynaklarına erişim hakkı hakkında değil, aynı zamanda halkın gücü, dayanıklılığı ve özgürlük mücadelesi ile ilgili evrensel bir hikaye anlatıyor. Bu yüzden filmi izlerken, sadece özgün hikayesine ve güçlü oyunculuklara değil, aynı zamanda Kristof Kolomb'un tartışmalı geçmişi ve Bolivya'nın yaşadığı su krizi arasındaki etkileyici paralelliklere de dikkat çekmek gerekir. Bu film, hikaye anlatma ve sosyal adalet konularında bir başyapıt olmasının yanı sıra, Bolivya'nın tarihini ve kültürünü de öne çıkarıyor.