Filmimizin merkezinde Alfie ve Helena’nın ilişkisi bulunuyor. Alfie, gençlik hayallerinin peşinden giderek yaşlı eşi Helena’yı genç ve çekici Charmaine ile evlenmek için terk eder. Bu sırada Helena, yaşadığı hayal kırıklığını unutmak adına bir falcının peşine takılır ve onun öngörülerine göre yaşamaya başlar. Diğer yandan, mutsuz bir evlilik yaşayan Sally, çalıştığı sanat galerisinin yakışıklı sahibi Greg’e aşık olur, ancak bu durum onun kişisel ve profesyonel hayatında çalkantılara yol açar. Sally’nin kocası Roy ise, yazdığı yeni romanın yayınevi tarafından kabul edilip edilmeyeceği konusunda endişeli bir bekleyiş içindedir. Ancak, hayatında beklenmedik bir dönüm noktası yaşanır; karşı pencereden ona bakan gizemli bir çift göz, Roy'un eski aşkı Dia’ya olan duygularını tekrar alevlendirir.

Bu birbirinden farklı ve karmaşık ilişkiler silsilesi, karakterlerimizi sürekli olarak yeni sorunlar ve hayal kırıklıklarıyla karşı karşıya bırakır. Her biri mutluluğu yakalamaya çalışırken, aşkları onları yalnızca daha fazla kalp ağrısı ve umutsuzluğa sürükler. Film, aşk ve ilişkilerin karmaşıklığını, insanların hayalleri ve gerçekler arasındaki çatışmayı ustaca işler. Acaba gerçek aşk, bir falcının esmer bir adamla ilgili kehaneti kadar basit mi? Yoksa hayatımızdaki ilüzyonlar, bizi sürekli olarak komik ve beklenmedik durumlara mı dökecek? Bu sorular, film boyunca izleyiciyi düşündürmeye devam eder.