Berlin'den Amerika'ya dönmekte olan acılı bir kadın ve küçük kızı, tam 30.000 feet yüksekteyken gerilim yüklü bir hikayenin başını çekiyor. Kızın aniden ortadan kayboluşu ile birlikte, uçaktaki hiç kimse onun hiçbir zaman bu uçakta olduğunu kabul etmiyor. Hayatının en önemli parçasını kaybeden bir annenin, kızını bulma çabası film boyunca izleyicinin nefesini kesiyor. Bu karmaşık hikaye, annenin çaresiz çabalarını, uçağın sınırlı mekanında geçen tedirgin edici saatleri ve bu durumun ne kadar umutsuz olduğunu keskin bir şekilde göstermekte. Uçakta herkesin bir maskesi var, kimse güvenilir durmuyor. Herkes potansiyel bir düşman, herkes potansiyel bir tehlike. Bu filmde, yaşadığı büyük kayba rağmen, annenin kızını bulma konusundaki kararlılığı ve cesareti sizi etkileyecek. Onun, insanoğlunun en karanlık saatlerinde dahi umudu ve sevgiyi kaybetmeme savaşı, izleyiciyi derinden etkiliyor. Kızının hayatta olup olmadığı konusunda bile belirsizlik içinde olmasına rağmen, annenin her şeyi göze alarak kızını bulma çabası izleyenleri derinden etkileyecek. Bu film, gerilim, endişe ve belirsizlik dolu bir yolculuğu konu alırken, aynı zamanda bir annenin sevgisinin ve bir çocuğun kaybının ne kadar derin acılar yaratabileceğini de gösteriyor. Her bir karakterin gizemi ve şüpheli halleri, bu hikayeyi daha da karmaşık bir hal almasını sağlıyor. Ve film boyunca sorulan temel soru: Acaba kız, gerçekten de hiç uçakta mıydı? İzleyicileri etkisi altına alacak olan bu gizemi çözme yolculuğu, adeta bir labirent gezisi gibi.