Dünyamızı fetheden uzaylı robotların hükümetinde, insanlığın zoraki bir şekilde yerin altına sürülmesinden bu yana tam olarak 400 yıl geçmiştir. Konumuz bu karamsar tablonun üzerine kurulu ve sürecin insanlık üzerindeki etkilerini ele alarak ilerliyor. İlk başta tamamen yenik düşen ve hayatta kalmanın acımasız yollarını öğrenmek zorunda kalan insanlık, zamanla kendini toparlayarak yaşama arzusunu yeniden kazanır ve düşmanlarına karşı bir direniş planı oluşturur.

Konusu itibariyle geleneksel "büyük kötü karşısında küçük ama yürekli bir grup insanın direnişi" temasını ele alan film, aynı konsepte yeni ve taze bir bakış açısı getirmeyi başarıyor. Sonuçta karşımıza çıkan hikaye, insan ile makinenin nihai savaşına dair bir hikaye olmanın ötesinde, direniş, dayanışma ve insani iradenin gücüne dair derin bir anlatım sunuyor.

Filmin bize sunmuş olduğu bu dünya, fosil yakıtların tükenmiş, doğal kaynakların çoğunun robotlar tarafından talan edilmiş, yüzeyde yaşamın neredeyse imkansız hale geldiği karamsar bir tablo çiziyor. Ancak bu umutsuzluk ortamında bile direnmeyi, çözüm üretmeyi ve umudu yitirmemeyi başaran bir grup insanın çabaları, izleyiciyi kendine çekiyor ve bize, belki de türümüzün en belirgin özelliği olan hayatta kalma içgüdüsünün gücünü hatırlatıyor.

Sonuç olarak, bu film, "insan ve makine" temasını işlerken, sadece aksiyon ve bilimkurgu öğeleri üzerinden gitmeyip, aynı zamanda insan psikolojisi, dayanışma anlayışı ve umut temasını da işleyerek, daha karmaşık ve dolayısıyla daha tatmin edici bir hikayeye dönüşüyor.