Fransız Polinezyası'na ait Tahiti adasında, Cumhuriyet'in yüksek komiseri ve Fransız hükümeti bir söylentiyi araştırmak zorunda kalmıştır: Hayaletli bir varlık gibi görünen ve Fransız nükleerinin geri dönüşünü müjdeleyebilecek bir denizaltının görüldüğüne dair büyüyen söylentiler. İddialara göre, bu denizaltı, Fransız hükümetinin sıkı kontrolü altında gizlilikle hareket ediyor ve bu durum, yerel halk arasında gittikçe artan bir endişeye yol açıyor.

Hükümet yetkilileri, bu hikayeyi ciddiye alarak, denizaltının varlığının doğru olup olmadığını ve eğer varsa, hangi amaca hizmet ettiğini belirlemek için hızla harekete geçiyor. Bir taraftan, söylentinin doğru olmasının sebep olacağı panik dalgası ve olası tehditlerin önüne geçmeye çalışırken; diğer taraftan da, eğer denizaltı varsa ve gerçekten de Fransız nükleerini geri getirmeyi planlıyorsa, buna nasıl yanıt vereceklerini düşünüyorlar.

Bu durum, adada büyük bir belirsizlik ve karmaşa yaratırken, hükümet yetkililerinin de üzerinde büyük bir sorumluluk bırakıyor. Bu söylenti doğruysa, adanın huzuru ve güvenliği risk altında olabilir, bu yüzden yetkililerin durumu hızlı ve dikkatli bir şekilde ele alması gerekiyor. Bu durum, Tahiti adasındaki vahim durumu bir kez daha gözler önüne seriyor; hükümetin halkın güvenliğini sağlama ve bu türden tehlikeli durumları önlemek için gösterdiği çabayı anlatıyor.