1945 yılında geçen bir hikaye anlatılıyor bu filmde. Zaferle çıkan Amerikan subayları, Almanlara ait bir mücevher koleksiyonu buluyorlar ve bu değerli taşları New York'ta paraya çevirmeye karar veriyorlar. Film, ikinci dünya savaşının hemen sonrasını, zaferin hemen ardındaki karmaşıklığı anlatıyor. Bir yandan savaşın getirdiği yıkım ve yorgunluk varken, diğer yandan da elde edilen ganimetin heyecanı ve hırsı var. Bu ikilem, karakterlerin içinde bulunduğu çatışmayı ve filmin ana temasını oluşturuyor. Amerikan subaylarının, Almanya'dan gelen bu ani zenginlik karşısında gösterdikleri tepkiler tamamen farklıdır. Kimisi hemen paraya çevirmenin yollarını ararken, kimisi de bu durumun ahlaki boyutları üzerinde durur. Bu çatışma, filmin dramatik yapısının temelini oluşturuyor. New York'ta bu mücevherleri satmaya çalışırken başlarına gelen olaylar, hem komik hem de trajik anlar içeriyor. Bu da filmin izleyicisini sürekli bir gerilim halinde tutuyor. Film bir yandan bizlere tarihi bir dönemi anlatırken, diğer yandan da insanın ahlaki değerler ve hırs arasında yaşadığı çatışmayı gösteriyor. İzleyiciyi düşündüren ve sorgulatan bir hikaye sunuyor. Sonuç olarak, savaşın hemen ardından elde edilen ani zenginliğin getirdiği çatışmaları ve bu durumun insan üzerindeki etkilerini anlatan bu film, hem tarih meraklıları hem de drama severler için mutlaka izlenmesi gereken bir yapım.