Miller, terk edilmiş bir Alabama mezbahasında yalnız yaşayan bir adamdır. Hafızası ve aklı parçalanmış halde olan Miller'ın tek dostu, on yıl önce öldürülmüş olan sevgilisi olan ruhtur. Daha fazla yalnızlık çekemeyen Miller, her gün bu ruhla konuşur ve onunla birlikte geçmişte yaşadığı mutlu anıları yeniden yaşar. Ancak, her ne kadar bu hayali dostluk ona bir miktar huzur versede, Miller zamanla gerçeklikten tamamen uzaklaşır. Bir gün, Ruth isimli bir kadın çıkagelir. Ruth, türlü sırlarla dolu geçmişinin peşine düşmüş, gerçekleri öğrenmeye kararlı biridir. Miller'ın yalnızlığını ve acılarını bir kenara bırakarak Ruth'a yardım etme kararı alır. Ancak Ruth'un aradığı gerçekler, Miller'ın geçmişiyle bağlantılıdır ve bu durum, onu çok daha fazla acıyla yüz yüze getirir. Filmin hikayesi bu iki karakterin birbirine bağlanışını ve birlikte geçmişin hayaletleriyle savaşışını anlatır. Kamera, Miller’ın parçalanmış hafızasını ve Ruth'un umutsuz arayışını, terk edilmiş bir mezbahadaki kasvetli atmosfer içerisinde ustaca gösterir. Film, izleyiciyi Miller'ın karanlık geçmişi ve Ruth'un çaresiz arayışı arasında gidip gelirken, bir yandan da insan ruhunun travmayla nasıl başa çıktığını ve hayatta kalma gücünü yansıtır. Miller ve Ruth'un hikayesi, özgün hikayesi ve beyazperdeye ustaca aktarılışıyla izleyicinin akıllarında derin izler bırakır.