1950'lerin Harlem'ında bir plak dükkanında genç bir kadın, geleceğin caz ustası olan bir saksofonist ile karşılaşır. İkisinin arasında alevlenen bu aşk, zamandaki değişimleri, coğrafyayı ve profesyonel başarıları aşacak şekilde epik bir romantizme dönüşür. Bu hikaye, her türlü zorluğu aşmayı başaran tutkulu bir aşkı merkezine alıyor. Genç kadın ve saksofonistin karşılaştığı yer olan 1950'ler Harlem'ı, özellikle cazın altın çağını yaşayan Amerika'daki Afro-Amerikan kültürünün kalbi olarak karşımıza çıkıyor. Bu dönemi ve atmosferi bizlere başarılı bir şekilde yansıtan film, aynı zamanda toplumsal ve ırksal sorunlara da değiniyor. Filmde, coğrafyanın ve zamanın değişmesine rağmen aşklarını sürdürmeyi başaran bu çiftin profesyonel başarıları da önemli bir yer tutuyor. Genç saksofonistin caz dünyasında yükselişi ve genç kadının kendi yolunda ilerlemesi, onların çıkmış olduğu bu yolculuğu daha da anlamlı kılıyor. Ancak bu başarılarına rağmen, her şeyin ötesinde aşklarını koruyabilmeleri ve bu aşkla tüm engelleri aşabilmeleri, filmin en etkileyici yanını oluşturuyor. Özetle, bu film, 1950'lerin Harlem'ını, caz dünyasını ve tutkulu bir aşkı son derece başarılı bir biçimde anlatıyor. İzleyicilerin hem duygusal, hem de sosyokültürel bir yolculuğa çıktığı bu film, romantik dram severlerin kesinlikle izlemesi gereken bir yapım olacak.