Gezgin bir silahlı adam, Prohibition dönemi hayalet bir kasabada İrlandalı ve İtalyan mafyası arasında süregelen bir savaşın ortasında kendini buluyor. Film, yasaklı olduğu bir dönemde Amerika'nın en karanlık yüzlerinden birini sergileyen acımasız ve kanlı bir mafya savaşına odaklanıyor. Gezgin bir tetikçinin, gözü korkusuz ve soğukkanlı bir adamın hikayesi anlatılıyor. Kendi hikayesi ve geçmişi ne olursa olsun, burada önemli olan tek şey hayatta kalmaktır. Prohibition dönemi Amerika'sının hayalet kasabalarından birinde geçen hikayede, İrlandalılar ve İtalyanlar arasındaki mafya savaşı zaman zaman nefes kesici sahnelerle sunuluyor. Silahşorun hikayesi, kasabanın hikayesi ile iç içe geçiyor. Bu kasaba, bir zamanlar büyük umutlarla kurulmuş, ancak yasaların ve ahlaki değerlerin yitirildiği bir yer haline gelmiş. Kasabanın hayaletliğinin altında yatan sebepler, hikaye boyunca sinsi bir şekilde açığa çıkar. İki taraf arasında sıkışıp kalan silahşorun ne yapacağı, hangi tarafa meyil vereceği, sürekli bir belirsizlik ve gerilim unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca silahşor aracılığıyla, hem İrlandalılar hem de İtalyanlar arasındaki çatışmanın yanı sıra, birbirleri ile rekabet halinde olan bu iki mafya grubunun iç dinamiklerini de görme fırsatı buluyoruz. Film, dönemin atmosferini, karakterlerin giyimleri, mekan tasarımı ve görüntü yönetmenliği ile mükemmel şekilde yakalıyor. Özellikle çatışma anlarının sinematografisi, izleyiciyi adeta o döneme, o korku ve gerilim dolu anlara götürüyor. Bu acımasız dünyada hayatta kalmaya çalışan bir silahşorun, insanlık ve ahlak sınırlarını zorlayan hikayesi bizi derinden etkiliyor ve düşündürüyor.