Bu, ALS (Amyotrofik lateral skleroz) teşhisi konan klasik bir piyanistle, onun bakıcısı olacak olan cüretkar bir üniversite öğrencisi üzerine odaklanan bir dramatik yapımdır. Hikaye, çoğu zaman karanlık ve zorlu bir dünyada, tam da hayatın karmaşıklığının ortasında sarf edilen cesaret dolu bir mücadelenin iç yüzünü gözler önüne seriyor. Filmin ana kahramanı olan piyanistimiz, hayatının en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Müzik, onun yaşama sevincini bulduğu, hayatındaki acıyı unutabildiği bir liman olmuştur; ancak ALS'nin getirdiği fiziksel sınırlamalar onu bu limandan yavaş yavaş uzaklaştırıyor. Bu durum, onun hem kariyerini hem de kişisel hayatını derinden etkiliyor. Diğer yandan, bakıcısı olarak karşımıza çıkan genç üniversite öğrencisi ise hayatın neşeli, enerjik, hırslı, ama bir o kadar da acımasız yanını temsil ediyor. Aniden içine düştüğü bu durum onu olgunlaştırmaya, hayatı daha geniş bir perspektiften görmeye zorluyor. Kendi hayatını, değerlerini ve sorumluluklarını sorgulamaya başlıyor. Bu etkileyici yapımda, hayatın en trajik anlarında bile insan ruhunun direncini, sevginin ve empatinin dönüştürücü gücünü görüyoruz. İki farklı yaşamın, iki farklı kişiliğin çarpışması ve bu çarpışma sonucu ortaya çıkan derin etkileşim, biz seyircilere unutulmaz bir sinema deneyimi yaşatıyor. Film, izleyicisine, hayatın acımasızlığına ve belirsizliklerine rağmen insanın içindeki yaşama sevincini, direncini ve sevgiyi asla kaybetmeme mesajını veriyor.