"Sameblod" (2016) veya diğer adıyla "Sami Blood" filmi, 1930'lu yılların suratına tokat gibi çarpan ırkçılığını konu alırken, bir yandan da Sámi halkının kutup geyiği yetiştiriciliği gibi otantik bir yaşam tarzını seyirciye sunuyor. Film, bu acımasız ve adaletsiz dönemde, bir yatılı okulda eğitim gören genç bir Sámi kızının hayatını merkezine almış. Ana karakterimiz Elle Marja, ayrımcılığa uğrarken bir yandan da başka bir hayatın hayalini kuruyor. Ancak hayallerinin peşinden gitmek, onun aile bağlarını ve kültürel nişanlarını geride bırakmak anlamına geliyor. Çünkü o, hayalindeki hayatı yaşayabilmek için başkası olmak zorunda. Bu durum, izleyiciyi hem duygusal hem de psikolojik olarak derinden etkileyen güçlü bir sinema deneyimi sunuyor. "Sameblod", geçmişinin gölgesinden sıyrılarak kendini yeni bir kimlikle yaratma çabası ve özellikle ırkçılığın gündelik hayattaki tezahürlerine odaklanıyor. Film, karakterlerin duygu ve düşüncelerini titizlikle işleyerek, izleyicisine unutulmaz bir iz bırakıyor. Kültürün, aidiyetin ve kimliğin karmaşık doğasını incelerken, bireyin toplum içerisindeki yerini ve değişimler karşısında nasıl ayakta kalabileceğini tartışıyor. Sonuç olarak, "Sameblod" genç bir kızın kendini bulma ve aidiyet mücadelesi üzerinden ırkçılık, kimlik ve aidiyet gibi evrensel temaları ele alıyor ve izleyicisini derinden sarsıyor. Kendi kimliğini bulma çabası ve aidiyet arayışı üzerinden evrensel bir hikaye anlatmayı başaran bu film, izleyicinin hafızasında uzun süre yer ediyor.