Terminal bir hastalığı olan genç bir adamın yerel televizyon kanalında bulunduğu sıra dışı talep, oldukça çarpıcı ve düşündürücüydü. Bu film, sadece bir hikayeyi anlatmaktan çok daha fazlasını yapıyor; aynı zamanda hayatın kırılganlığını, ölüm karşısında insanın içindeki inatçı yaşama isteğini ve en uç noktalarda dahi insanın kendine ait özgür iradesinin gücünü gözler önüne seriyor. Ana karakterimizin olağanüstü durumu, hikayeye yer yer melanşolik, yer yer neşeli bir ton katarken, seyirciye de farklı yaşam deneyimlerine, farklı bakış açılarına dair bir anlayış kazandırıyor. Ayrıca hikaye boyunca, genç adamın hayattaki son dileklerini gerçekleştirmek için yaptığı çabaları ve bu sürecin onun kişilik ve karakterinde yarattığı etkileri yakından gözlemleme şansı buluyoruz. Film, arada sırada durup bir nefes almak, hayattan zevk almak ve kıymetini bilmek gerektiğini hatırlatıyor bizlere. Aynı zamanda, zor durumlar karşısında dahi insanın kendi geleceğini şekillendirme, kendi hikayesini yaratma iradesinin ne kadar güçlü olabileceğini gösteriyor. Bu öğe, genç adamın yerel televizyon kanalı aracılığıyla gerçekleştirdiği talebiyle sembolize ediliyor. Sonuç olarak, terminal bir hastalığı olan bu genç adamın hikayesinde, yaşam ve ölüm arasındaki hassas dengeyi, umudu ve hayal kırıklığını; ama en önemlisi, insanın içindeki yaşama sevincini ve iradesini görüyoruz. Bu film, herkesin kendi hayatını en iyi şekilde yaşamak için mücadele etmesinin önemini vurguluyor.