Babasını kansere kaybettikten sonra, genç bir kız çekinerek yeni kuzeniyle birlikte Latter-day Saint (Mormon) kızları için yaz kampına katılır, adı üzerinde bir hüzün ve direniş hikayesi. Bu genç kızın hikayesi, ne yazık ki, trajik bir olayın acısı ve bir ailenin karmaşıklığı üzerine kıvrılıyor. Babasını kansere yitiren genç bir kızın dramını ve onun yeni bir yaşama uyum sağlama mücadelesini izlerken, bir yandan da ailesinin yeni üyesi yani yeni üvey kuzeniyle ilişkisini ve bu ilişkinin kızın yaşamına nasıl etkiler getireceğini merakla izliyoruz. Yaz kampının, Latter-day Saint (Mormon) kızları için özellikle düzenlendiği bir ortamda geçiyor olması, filmin arka planına dini ve kültürel bir boyut ekliyor. Bu, genç kızın babasının ölümünün ardından yaşadığı hayatını, inançlarını ve değerlerini yeniden keşfetme sürecini daha da karmaşık hale getiriyor. Bu durum, filmdeki karakterlerin duygusal geçişlerini ve kişisel gelişimlerini etkileyen önemli bir etmen haline geliyor. Kısacası, izleyiciyi hem duygusal hem de psikolojik bir yolculuğa çıkaran bu hikaye, bireysel acıları ve aile dinamiklerini ele alırken, aynı zamanda sosyal, kültürel ve dini unsurları da irdeliyor. Bu hikaye, karmaşık duygular, beklenmedik ilişkiler ve hayatın getirebileceği zorluklara karşı direnç gösterme yeteneğine odaklanıyor. Dolayısıyla, izleyicilere derinlikli ve çok boyutlu bir deneyim sunuyor.