Anavatanında sosyal ve kültürel bir çalkantının yaşandığı Çin'in Kültür Devrimi döneminde, genç bir kentli öğrenci, hayatının en kritik dönemecine denk düşen bu süreçte, Mongol çobanlarının yanında yaşamaya gönderilir. Bu sıra dışı ve zorlu yaşantının ortasında, genç öğrenci bir kurt yavrusunu evlat edinir. Bu dram dolu hikayenin sinemaya uyarlandığı film, sadece bir gençlik anısı ya da hayatta kalma hikayesi olmanın ötesinde, doğa ile insanoğlunun karmaşık ilişkisinin ve farklı kültürler arasındaki uçurumların hassas bir portresini çiziyor. Eğitim hedefine konulmuş bir öğrencinin süregelen nihai mücadelesi, ezici bir toplumsal ve politik manzara eşliğinde, onun insaniyeti, sevgi ve hayatta kalma içgüdüsünün umut verici bir hikayesine dönüşür. Etkileyici ve dikkat çekici bir şekilde çekilmiş bu film, her sahnede hem hikayenin gücünü hem de görsel söyleminin etkileyiciliğini kullanarak izleyenleri derinden sarsmayı başarıyor. Hikaye ilerledikçe, genç öğrenci ve kurt yavrusunun bağının sıcaklığı ve derinliği, izleyiciye doğanın vahşi ve acımasız yüzü karşısında bile umut ve insani sevginin var olabileceğinin güzel bir hatırlatması olarak sunuluyor.