Elise, yetenekli bir dövmeci olarak kendine özgü bir sanat anlayışı sergilerken, Didier ise bir bluegrass grubunda banjo çalıp, kovboy kılığında çarpıcı bir sahne performansı sergileyerek izleyenlerin gönlünde taht kuruyor. Bu iki ilginç karakter, ilk karşılaşmalarında birbirlerine aşık oluyorlar, çünkü birbirlerinde hayranlık uyandıran özellikler buluyorlar. Didier, konuşmayı seven ve romantik bir takıntıya sahipken, mütevazı Elise daha çok dinlemeyi, analiz etmeyi ve içsel bir dünyada yaşamayı tercih eder. Ayrıca Elise, gerçekçi bir dünya görüşüne sahip dindar bir kadındır.

Ancak, hayatlarına aniden giren ve küçük kızları Maybelle'ın ölümcül hastalığı, hem aşklarını hem de yaşamlarını derinden sorgulamalarına yol açıyor. Bu durum, onları hayata ve ilişkilerine dair daha karmaşık ve anlamlı sorular sormaya zorluyor. Film boyunca, karakterler yaşamın zorlu ve acımasız yönleriyle yüzleşiyor, aşklarını sorguluyor ve her biri kendi iç dünyasında derin bir yolculuğa çıkıyorlar. Bu zorlu süreçte, birbirlerini ve yaşama tutunma güçlerini sorguladıkça, aşkın ve yaşamın gerçek anlamını keşfetmeye başlıyorlar.