New York City'deki orta yaşlı, insana karşı bir hoşnutsuzluk taşıyan ve artık evliliğin acı sonuçlarını yaşamış bir adam, genç ve sofistike olmayan bir Güney kızıyla beklenmedik bir Pygmalion tarzı ilişkiye giriyor. Bu ikilinin karşılaşması ve sonrasında gelişen olaylar, alışılagelmişin dışında bir hikayeyi izleyiciye sunuyor. Ana karakterimiz, yaşamı boyunca birçok tanıdık ve sevdikini geride bırakan, yıkılmış bir evlilikten sonra artık insanlara ve yaşama karşı büyük bir hoşnutsuzluk duymakta. Bu gri adamın hayatına tüm saf ve naif tavrıyla Güneyli genç bir kız giriyor. Bu kızın saf ve kültürel olarak daha az gelişmiş oluşu, başlangıçta ona daha fazla rahatsızlık verse de, zaman ilerledikçe bu durum onun hayatında beklenmedik bir dönüşüme yol açıyor. Pygmalion hikayesini modern bir çerçeveye oturtarak, bu film, bir kişinin diğerini yeniden şekillendirmesi ve bu süreçte kendi içinde de büyük bir değişim yaşaması temasını işliyor. Ortaya çıkan bu tatmin edici ilişki, izleyicinin beklediği klişe ilişkilerden sıyrılıp, kendine özgü bir yol çiziyor. Bu ilişki, baş karakteri içinde bulunduğu duygusal boşluktan çekip çıkarırken, genç kızın da hayat görüşünün şekillenmesine yardımcı oluyor. Bu beklenmedik birliktelik, izleyiciye kısmen acı, kısmen tatlı bir hikaye sunuyor. İki farklı dünyanın çarpışmasından doğan bu aşk hikayesi, hem etkileyici, hem de düşündürücü bir izlenim bırakıyor.