Önümüzde duran bu film, kötü tavırlı ve hırslı bir adamın 19. yüzyıl bir köyünde, bir köylü olarak uyanmasını konu alıyor. Hikaye, karakterin kaba ve bencil kişiliğinin yanı sıra, onun açgözlülüğünün vergisini de ortaya koyuyor. Bu adam, kapitalist bir dünyadan, modern olanaklarından ve lüks yaşamından alınıp, teknoloji ve konforun olmadığı bir çevreye, tamamen farklı bir yaşam tarzına atılıyor. Bu tuhaf ve beklenmedik yolculuk onu tamamen alıştıkça ve kabul ettikçe evrilecek bir dünyaya, 19. yüzyıl köylü yaşamına aktarıyor. Bireysel olarak hırslarının ve açgözlülüğünün ötesine bakması, başkaları için empati kurmak ve yoksulluk içinde yaşayan sıradan insanların değişmez yaşamlarını anlamak zorunda kalıyor. Bu, kendi içinde oldukça güçlü ve duygusal bir yolculuk. Bunun yanı sıra, dönem kostümleri, kültürel ayrıntılar ve dönemin detaylarının özenle işlendiği bir prodüksiyonun parçası olarak, film aynı zamanda görsel bir şölen sunuyor. Kısacası, bu film, sadece hikayesiyle değil, aynı zamanda görsel anlatımı ve insan doğası hakkındaki derinlemesine içgörüsüyle de izleyicisini bağlayacak bir eser olarak duruyor.