"Kentsel keşifçi" kavramı, bir şehrin unutulmuş ve terk edilmiş yapılarına yeniden hayat verme eylemini tanımlar. Filmimizin ana karakteri de böyle bir kentsel keşifçi ve onun hikayesi, bir gece yarısı, yıkımın eşiğindeki bir binaya, unutulmuş bir hazineyi bulma umuduyla sızmayı içeriyor. Ancak bu, sıradan bir hazine avı hikayesi değil. Karakterimiz, bu tehlikeli göreve bir şantaj sonucu itiliyor. Bu bina, sadece bir yıkıntı yığını değil, aynı zamanda geçmişin bir yansıması ve belki de kaybolmuş bir tarihin son kalıntıları. Keşifçimiz binanın her köşesini ararken, izleyici de onunla birlikte eski zamanların solgun fotoğraflarından ve tozlu hikayelerinden geçiyor. Bir yandan karakterimizin hayal kırıklıkları ve umutları ile dolu kişisel yolculuğunu takip ederken, diğer yandan da unutulmuş bir zamanın, tarihin ve hatta toplumun bir yüzünün yansımasına şahit oluyoruz. Onun arayışı aslında bizim de arayışımız. Belki de film, unutulmuş bir hazineyi bulmanın çok ötesine geçen, geçmişle bağ kurmanın ve tarihle yüzleşmenin önemine dair bir mesaj veriyor. Bu nedenle film, sadece bir kentsel macerayı değil, aynı zamanda unutulan bir tarihin ve bir şehrin hikayesini de anlatıyor. Her sahne, her replik, bu hikayenin bir parçası.