Fransız-Afrikalı çift Paul ve Sali'nin hayalini kurdukları bebeklerini beyaz bir çocuk olarak evlat edineceklerini öğrendiklerinde aile içinde kaos ve karşılaşmalar başlar. Bu film, ırkçılık, aile değerleri ve sevginin gücü gibi konuları incelerken aynı zamanda karmaşık insan ilişkilerini de ele alıyor. Paul ve Sali çiftinin, bebeklerini evlat edindikleri sürecin başından itibaren çarpıcı bir yolculuğa çıktıklarını izliyoruz. Her ne kadar başta şok olsa da, çiftin bu durumu kabullenmeye çalışmalarını ve bununla başetmeye çalışırken karşılaştıkları zorlukları izliyoruz. Ancak bu süreçte, beyaz bir çocuğu evlat edinen bir siyah çift olarak aileleri ve toplumlarıyla karşılaştıkları önyargılar da çıplak bir şekilde ortaya çıkar. Filmin, her ne kadar komedi bir yapıda olsa bile, realist bir şekilde bu durumları ele alabilmesi takdire şayandır. Ancak bu film, sadece bir beyaz çocuğu evlat edinme hikayesi değil aynı zamanda bir baba olmanın ve bir aile oluşturmanın ne anlama geldiğini sorgulayan bir film. Evlat edinme konusu her ne kadar ön plana çıksa da, filmin sonlarına doğru aile olmanın ve sevginin ne olduğunu, neye benzediğini ve ırkın, etnik kökenin ya da kan bağının sevgiye herhangi bir engel oluşturup oluşturmadığını da sorguluyor. Bu nedenle film, birçok yönden çarpıcı ve düşündürücü nitelikte. Sadece evlat edinme sürecini ya da ırkçılığı değil, aynı zamanda insanlık durumunu ve aile olma kavramını anlamak için izlenmesi gereken bir film. Akılda kalıcı, etkileyici ve bir o kadar da insanı derinden sarsan bir film.