Yeni emekli olan Harold Fry, karısı Maureen ile birlikte monoton ve kasvetli bir hayat sürmektedir. Hayatlarının rutini, Harold'ın yıllarca çalıştığı işten emekli olmasıyla daha da sıkıcı hale gelmiştir. Ancak bir gün, eski arkadaşı Queenie'nin ölüm döşeğinde olduğunu anlatan bir mektup alır. Bu haber Harold'ı derinden etkiler ve ona olan minnettarlığını ifade etmek amacıyla bir mektup yazmaya karar verir. Mektubu posta kutusuna bırakmak için evden çıktığında, aniden Queenie'nin yanına gitmeye karar verir. Harold, mektubu cebine koyar ve onun sağlığını koruyacağına dair içten bir inançla yanına almak yerine, yürüyerek onun bulunduğu yere gitmeye karar verir. Bu yürekten girişim, İngiltere'de yaklaşık 700 kilometrelik bir yolculuğu kapsar ve onun için beklenmedik bir maceranın başlangıcı olur.

Harold'un yolculuğu boyunca karşılaştığı insanlar ve yaşadığı deneyimler, yaşamını yeniden gözden geçirmesine neden olur. Her adımda yeni bir kişiyle tanışır, onların hikayelerini dinler ve kendi hayatına dair yeni bakış açıları kazanır. Bu uzun ve zorlu yolculuk, Harold'a sadece Queenie için değil, kendi ruhu için de bir tür arınma ve özgürleşme hissi sağlar. Her ne kadar asıl amacı eski dostunu ziyaret etmek olsa da, bu yolculuk Harold'ın kendi içsel yolculuğunun da bir parçası haline gelir.

Harold Fry'ın bu duygu yüklü ve etkileyici hikayesi, yaşamın her aşamasında umut ve yeni başlangıçların mümkün olduğunu hatırlatıyor. Bu film, izleyenlere sevgi, dostluk ve kişisel keşfin önemini anlatan derin bir mesaj taşıyor.