Birleşik Krallık, 1939 yılının Ağustos ayının 15'inde, İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasından tam 17 gün önce, bir İngiliz öğretmen ve onun fotoğraf makinesi, 20 Alman kız öğrencinin eğitim gördüğü sahil kenarında yer alan bir yatılı okuldan esrarengiz bir şekilde kaybolur. Bu olayın üzerinden sadece altı gün geçmiştir ki, Miller adlı bir adam işe alınır. Miller'ın asıl amacı, kaybolan öğretmenin başına ne geldiğini gizlice çözme çabasıdır. Burada önemli olan nokta, Miller'ın bu gizemi çözme sürecinde aslında; askeri tarih, politika, kişisel çatışmalar ve genç kız öğrencilerin duygusal iniş çıkışları arasında nasıl bir denge kurduğudur. Filmi izlerken, seyirci olarak kendimizi, sadece Miller'ın değil, okuldaki her bir karakterin duygusal ve psikolojik savaşının içinde buluruz. Konusu itibariyle etkileyici bir dram ve gerilim yapısına sahip olan bu eser, aynı zamanda dönemsel sosyal ve politik unsurları da bünyesinde barındırıyor. Filmdeki karakterlerin karmaşık duygusal durumları ve çözülmesi gereken gizem, seyirciyi sürekli bir gerilim halinde tutuyor. Kaybolan İngiliz öğretmenin ardında bıraktığı yankılar, tüm karakterlerin hayatını etkileyen bir olay haline geliyor ve seyirciye bu durumun sonuçlarını düşündürüyor. Baş karakter Miller'ın içinde bulunduğu durum, seyircinin filmin sonuna kadar sürekli bir merak içinde olmasını sağlıyor. Kısacası, bu film, tarihi gerçeklikler ve kişisel trajediler arasında kalan bireylerin hayatlarına odaklanan, etkileyici ve düşündürücü bir drama. Hem savaşın yaklaşan gölgesi, hem de kaybolan bir öğretmenin ardından kalan gizemin etrafında şekillenen bu hikaye, seyircisini derinden etkileyen bir yapım.