1969 yazında, saf bir Amerikan kızının acımasız bir katile dönüştüğü trajik bir hikayeyle karşı karşıyayız. Başlangıçta masum ve çekici bir karakter olan bu genç kızın, yaz mevsiminin sıcak günlerinde nasıl bir canavara dönüştüğünü izlerken, adeta nefesiniz kesiliyor. Bu beklenmedik dönüşümün arkasındaki olayları ve tetikleyicileri izlerken, izleyici olarak hem hüzünleniyor hem de şaşırıyorsunuz. Yönetmen, bu hikayeyi anlatırken ince bir çizgi üzerinde yürümeyi başarıyor; ne çok melodramatik ne de fazla gerilim dolu. Film, genç kızın dönüşüm sürecindeki psikolojik ve duygusal geçişleri son derece başarılı bir şekilde ele alıyor. Her sahnede, karakterin iç dünyasının derinliklerine iniyor ve onun bu korkunç hale gelme sürecini anlamaya yönelik bir çaba içerisine giriyoruz. Film, 1969'un Amerika’sına da atmosferik bir bakış sunuyor; o dönemin toplumsal çalkantıları, gençler arasındaki başkaldırıları ve değişim arzusunu da hissettiriyor. Ancak, filmin asıl odağının bu genç kızın yürek burkan dönüşüm hikayesi olduğunu unutmamak gerekiyor. Kısacası, bu film, karanlık bir dönüşüm hikayesi anlatırken aynı zamanda bir döneme de ışık tutuyor. Sinema severleri ekran başına kilitleyecek nitelikte bir yapıt.