Gertrude Baniszewski'nin gerçek hikayesini, 1960'lı yıllarda Indiana eyaletindeki evinin bodrumunda bir genç kızı rehin tutan banliyö ev hanımının hayatını, vurgulayıcı ve etkileyici bir biçimde anlatan bir yapıtla karşınızdayız. Bu hikaye, Amerika'nın sessiz ve rahat banliyölerinde, pervasızca gerçekleşen bir insanlık dramını ışığa kavuşturuyor. Gertrude Baniszewski'nin soğuk ve duygusuz karakteri, ev hanımı imajını tamamen değiştiren bir portreyi karşımıza çıkarıyor. Öyle ki, bu taciz ve işkence dolu karanlık dünya, Baniszewski'nin sıradan ve düzenli ev hayatının altında gizliydi. Bu trajik olaylar, Amerikan toplumunun 1960'lardaki sosyal ve kültürel dinamiklerine ışık tutan ender dramalardan biri. Filmin tasvir ettiği dönemin Amerika'sı ise politik ve sosyal çalkantıların hüküm sürdüğü bir döneme denk geliyor. Ancak genellikle bu çalkantılar, büyük şehirlerde yaşanırken, bu hikaye Indiana'nın sessiz kırsalında geçiyor. Bu yüzden Baniszewski'nin gerçek hikayesi, Amerika'nın o dönemdeki yüzünün biraz daha farklı, biraz daha karanlık bir yüzünü gözler önüne seriyor. Sonuç olarak, bu filmi izlerken hem duygusal bir yolculuğa çıkıyorsunuz, hem de 1960'lı yılların Amerika toplumuna dair çarpıcı bir tablo ile karşılaşıyorsunuz.