Hayatın zorluklarına karşı neredeyse teslim olma noktasına gelen bir adamın, geçmişteki hatalarını telafi etmek amacıyla doğduğu topraklara geri dönüşünü anlatan bir yapıtla karşınızdayız. Bu yolculuğu, bir nevi kendi iç yolculuğuna dönüştürmeyi başaran adamın hikayesinde, pişmanlıklar ve yaşamla hesaplaşmalar ön planda. Filmin temelini oluşturan yalnızlık, umutsuzluk ve hayata dair hüznün yoğun izlerini, seyircinin empati kurarak daha da derinden hissettiği bir hikaye. Anavatanına dönüş sürecinde, geçmişiyle yüzleşmeye başlayan karakterimiz, belki de hayatının en zorlu sınavını veriyor. Her ne kadar yüreğinde büyük bir pişmanlık taşısa da, hatalarını kabul etme ve düzeltme cesaretini göstermesi onun en büyük erdemlerinden biri. Bu film, izleyicinin iç dünyasında derin bir iz bırakmayı başarıyor. Hayatla boğuşan bir adamın, hatalarını kabullenip onlarla yüzleşmesi, hayata farklı bir perspektiften bakmayı öğrenmesi ve sonunda kendini affedebilmesi... Bu süreçte izleyiciyi gülümseten, düşündüren ve hatta bazen gözyaşı döktüren bir deneyim sunuyor. Geçmişi ile yüzleşmenin hem acı hem de tatlı yönlerini bizlere hissettiren, duygusal yoğunluğu yüksek bir film. Sonuç olarak, baştan sona pişmanlık, kabullenme ve affetme temaları üzerine kurulu bir hikayeyi anlatan bu film, hayata dair derin sorular sormak konusunda oldukça başarılı. İzlerken sık sık kendi iç dünyamızla hesaplaşmamızı sağlayan ve bize yaşamın değerli ve kırılgan olduğunu hatırlatan, düşündürücü ve etkileyici bir eser.