Fran, zamanının büyük bir kısmını ya işte ya da evde tek başına geçirir. Kendi halinde, sessiz ve içe dönük bir hayat sürmektedir. Bazen boş zamanlarında, kendi ölümünü gözünde canlandırdığı hayaller kurar. Bu hayaller, ona göre hayatına biraz da olsa renk katmaktadır. Her ne kadar tuhaf bir alışkanlık gibi görünse de, Fran için bunlar rutin haline gelmiştir.

Bir gün, aniden ve hiç beklenmedik bir şekilde, iş arkadaşlarından birini güldürür. Fran, bu duruma oldukça şaşırır çünkü genelde insanları güldürmek gibi bir özelliği yoktur. Ancak bu küçük ve beklenmedik olay, onun hayatında bir dizi yeni gelişmenin tetikleyicisi olur. Öncelikle iş arkadaşını güldürdüğü bu anın ardından, küçük bir buluşma gerçekleşir. Bu buluşma, biraz sohbet ve samimiyetin ardından bir kıvılcım yaratır.

Ancak bu yeni oluşan yakınlığın önünde tek bir engel vardır: Fran'in kendisi. Fran, içsel korkuları ve güvensizlikleriyle yüzleşmek zorundadır. Bu süreçte, kendi iç dünyasının engellerini aşması gerekmektedir. Film, Fran'in bu içsel mücadelesini ve yeni oluşan bağın izini sürer. Kendi hayatında renk arayan Fran, bu süreçte kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişkisini yeniden tanımlar.