Alice Klieg, Mega-Millions lotosunu kazandığında, hayatı aniden değişir. Şu anda bir radyo programı sunucusu olan Alice, kendi talk show programını satın almayı hemen planlar ve psikiyatrik ilaçlarını bırakır. Her ne kadar bu radikal değişimler, aniden zengin olan Alice’in hayatında heyecan verici bir dönüm noktası gibi görünse de, aslında belirsiz bir geleceğin kapılarını aralar. Bu durum, filmin komedi ve dram yönlerini bir araya getiren bir çatışmayı ortaya çıkar. Komediyi, Alice'in kazandığı serveti herkesin gözleri önünde savurması, bir televizyon stüdyosu satın almasına ve kendi talk show programını başlatmasına harcamasıyla sağlar. Ancak, süreç içinde psikiyatrik ilaçlarını bırakması ve sonuçlarına katlanması, onu daha karmaşık bir dünyaya sürükler. Alice’in içsel mücadeleleri ve insanların etrafındaki dünyayı nasıl algıladığını değiştiren mental durumu, hikayenin dramatik boyutunu oluşturur. Filmin sonunda ise, Alice'in kendi talk show'unun kontrolünü kaybetmesi ve kişisel hayatının çıkmaza girmesiyle olaylar doruğa ulaşır. Ancak, bu hikaye sadece bir kadının kişisel mücadelesini anlatmakla kalmaz, aynı zamanda zenginlik ve şöhretin sonuçlarını ve insan psikolojisinin karmaşıklığını da ele alır. Filmin sonuçta izleyiciye sorduğu en temel soru ise şu: Gerçekten mutlu olmak için neye ihtiyacımız var?