Gizemli bir hikayeden bahsetmem gerekiyorsa, narin bir ruha sahip, içine kapanık, orta yaşlı bir profesörden söz etmekten daha iyi bir başlangıç olamaz. Kendisi, aşk konusunda pek de şanslı olmayan bir meslektaşıyla romantik, fakat fiziksel olmayan bir ilişkiye adım atar. Aslına bakarsak, hikaye oldukça derin. İlişkinin tüm sıcaklığı, iki meslektaşın gönül bağını tanımlayan, duygusal düzeyde yoğunlaşıyor. Bu, aşkı ve romantizmi çok daha farklı bir boyutta kavramamızı sağlıyor. Hikâyenin tamamı, karakterlerin aşka dair yaşadıkları hayal kırıklıklarının ve birbirlerini anlamaya yönelik çabalarının etrafında şekilleniyor. Bu, basit bir aşk hikayesi yerine, karakterlerin duygusal derinliğini ve karmaşıklığını ön plana çıkaran bir drama sunuyor. Bu durum, izleyicinin empati yapabilmesi için derin bir zemin hazırlıyor. Orta yaşlı profesör; sessiz, utangaç ve bir o kadar da zarif. Bu haliyle, kendine özgü bir kişilik çizgisi çiziyor. Diğer yandan, aşkta uğradığı hayal kırıklıkları yüzünden kalbi kırık meslektaşı, profesörle olan ilişkisinde içten, samimi ve çekingen. Her ikisi de aşka dair süregelen hayal kırıklıklarını birbirlerinde buldukları duygusal anlayışla iyileştirmeye çalışıyorlar. Hikâyenin bu yanı, aşkın sadece fiziksel bir çekim değil, aynı zamanda derin bir duygusal bağ olduğunu bize hatırlatıyor. Sonuç olarak, bu hikaye, aşkın ve romantizmin farklı boyutlarını gözler önüne seriyor. Klasik aşk hikayelerinin aksine, fiziksel çekimden ziyade duygusal bağın üzerine kurulan bu ilişki, izleyicinin aşka dair algısını derinleştirecek bir yapıya sahip.