Kocasıyla birlikte Fransız kırsalına taşınan Britanyalı güzellik Gemma Bovery'nin hikayesini konu alıyor film. Gemma'nın hayatı, taşındığı bu yeni yerde tanıştığı yerel bir fırıncının gözünden anlatılıyor. Fırıncı, bu çiftte ünlü Madame Bovary'nin kahramanlarına benzerlik buluyor ve bu durum, filmdeki ilerleyişin merkezini oluşturuyor. Gemma Bovery’nin kırsal hayata uyum süreci, yeni komşularıyla olan ilişkisi ve bu süre zarfında içine düştüğü aşk üçgeni gibi sahneler, filmi dikkat çekici kılmakta. Fırıncının hikayeye katkısı ise, kendine has bakış açısı ve olayları yorumlama şekliyle, seyircilere farklı bir perspektif sunuyor. Bu, karakterler arasındaki ilişkinin gelişimini derinlemesine anlamamıza olanak sağlıyor. Öte yandan, filmdeki karakterlerin Madame Bovary'nin kahramanlarına benzetilmesi de ilginç bir detay. Bu benzetme, hem hikayenin genel dokusu üzerinde hem de karakterlerin psikolojik derinliği üzerinde önemli bir etkiye sahip. Bu bakımdan film, sadece bir drama veya aşk hikayesi olmanın ötesinde, klasik bir edebiyat eserine modern bir dönüş olarak da değerlendirilebilir. Sonuç olarak film, karakterlerin karmaşık ilişkilerini ve iç çatışmalarını başarılı bir biçimde yansıtıyor. Ayrıca, kırsal Fransa'yı canlı ve gerçekçi bir şekilde resmederek, izleyicinin hikayeye daha da dalmalarını sağlıyor. Kısacası, Gemma Bovery, orijinal bir hikayeye ev sahipliği yapan bir film olarak sinema severlere hitap ediyor.