Özellikle Fransız sinemasının büyülü ve etkileyici atmosferini seven bir sinema yorumcusu olarak, "Le Havre'de Kaybolan Peri" isimli film hakkında birkaç düşüncemi paylaşmak istiyorum. Film, hayatının monotonluğundan bunalmış bir otel görevlisinin, üzerine iki hayalini gerçekleştirdikten sonra ortadan kaybolan bir periyi Le Havre şehrinin her köşesinde aramasını anlatıyor. Yönetmen, seyirciyi, sihirli ve gizemli bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta, izleyiciler, otel görevlimizin sonuncu dileğinin gerçekleşmesi için büyülü varlıkla yeniden bir araya gelme tutkusunun peşinden gidiyor. Filmin hikayesi, kendisine verilen üç dilekten ikisini yitirdikten sonra, son dilek için umutla arayışa geçen bir karakterin etrafında dönerken, izleyicilere insan hayatının değerlerini ve hayallerin kıymetini hatırlatıyor. Film, aynı zamanda Le Havre şehrinin renkli ve canlı atmosferini de gözler önüne seriyor. Her bir sahnesinde, izleyicinin dikkatini çeken detaylarla dolu bu film, ayrıca Fransız kültürüne de ışık tutuyor. Sihirli, gerçeküstü ve aynı zamanda insan ruhuna dokunan bu film, hayallerinin peşinden koşma cesareti ve pes etmeme azmini anlatıyor. Bu film, sadece bir otel görevlisinin hikayesini değil, aynı zamanda hepimizin içinde bir yerlerde saklı olan o son dileği, o büyük hayali de anlatıyor.